Konya Ateşbazı Veli Türbesi
Ateşbaz-ı Veli, Hazreti Mevlâna’nın muasırı olup, esas ismi Şemseddin Yusuf, babasının adı İzzeddin’dir. Ateşbaz-ı Veli olarak ün yapmış ve gönüllerde taht kurmuştur.


Hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur. Mevcut bilgiler, menkıbevî de olsa yaşadığı yıllar ve Mevlevî kültüründeki yeri hakkında fikir verecek durumdadır. Mevlânâ’nın babası Bahâeddin Veled ile Horasan’dan geldiği veya kafileye Karaman’da katıldığı rivayet edilmektedir. Horasan’dan geldiği yolundaki görüş daha kuvvetlidir. Yûsuf b. İzzeddin’e “ateşle oynayan kişi” anlamına gelen Farsça âteşbâz unvanının verilmesi şu menkıbeye dayanır: Bir gün, mutfakta odun kalmadığını arzetmek üzere Mevlânâ’nın huzuruna girer. Mevlânâ’nın latife olarak, “Kazanın altına ayaklarını sokarak kazanı kaynat!” demesi üzerine öyle yapar; ayak parmaklarından çıkan alevlerle aşı pişirir. Kerametin açıklanmasını istemeyen Mevlânâ, “Hay âteşbâz, hay!” der. Böylece Yûsuf bu olaydan sonra “Âteşbâz” unvanıyla anılmaya başlar.
Âteşbâz-ı Velî’nin türbesi Konya’da Meram yolu üzerinde Aşkan (Âşıkān “âşıklar”) tepesi yakınlarındadır. Selçuklu türbe mimarisinin özelliklerini taşıyan yapının muntazam kesme taştan inşa edilmiş gövde kısmı içeriden kare, dışarıdan sekizgen planlıdır. Üstü ise ehramî bir külâh ile örtülü olup Arapça kitâbesi güneydeki “niyaz penceresi”nin üzerindedir. Türbenin civarına, Sultan Veled’in kızı Arîfe Şeref Hatun’un oğlu Muzafferüddin Ahmed Paşa torunlarından Çelebi Abdüssamed tarafından bir zâviye yaptırılmış ve vakıflar kurulmuştur. Zamanla harap olan bu zâviyenin yerine bugünkü tekke, postnişin Vâhid Çelebi tarafından 1897 yılında inşa ettirilmiştir.
Mevlevîlik’te mutfak “aşhane” olduğu gibi daha önemlisi, Mevlevîliğe intisap niyazında bulunan kişilerin temel eğitimlerinin yapıldığı yerdir. Mevlânâ zamanında bu önemli görevi “Âteşbâz-ı Velî” Yûsuf b. İzzeddin yerine getiriyordu. Sonraki dönemlerde bu unvan bu göreve tayin edilen kişiler için kullanılmıştır.
Mevlevîhânelerdeki özel ocağa “Âteşbâz-ı Velî ocağı” denir. Önemli günlerde aş burada pişirilir, ayrı bir yerde saklanan gümüş renkli “Âteşbâz-ı Velî kazanı”, işi bitince yıkanarak özenle yerine kaldırılırdı. Mevlevî dergâhlarında meydân-ı şerifte serili beyaz postun adı “âteşbâz postu”dur. Bu makama teslimiyet, “Mevlevîliğe ikrar vermek”, “çileye soyunmak” demektir. Sâliklerin mürebbisi olan “âteş-bâz türbedarı”nın âyin sırasında semâhânedeki yeri postnişin ve tarikatçı dedenin hizasında idi. Meşîhatnâmeler çok defa “âteşbâz şeyhi” ile gönderilirdi. Kazan ve tencerelerin açılışında olduğu gibi yemekten sonraki “gülbank”te Âteşbâz-ı Velî de zikredilir. Mevlevîlik’te onun makam ve mevkiine daima büyük saygı gösterilmiştir.
Ateşbaz-ı Veli, Hazreti Mevlâna’nın muasırı olup, esas ismi Şemseddin Yusuf, babasının adı İzzeddin’dir. Ateşbaz-ı Veli olarak ün yapmış ve gönüllerde taht kurmuştur.
Ateşbaz-ı Veli’nin, Bahâ Veled’le birlikte Belh’ten veya Karaman’dan geldiği, dergâhta yetiştiği ve aşçılık yaptığı rivayet edilir. Ateşbaz, ateşle oynayan demektir. Onun, Hazret-i Mevlâna ve Mevleviler arasında önemli bir yeri vardır. Ateşbaz Makamı, bir terbiye ve eğitim makamıdır.
Mevlevi tekkelerinin ruhu, mutfaktır. Aşçı Dede, Kazancı Dede, İçeri Meydancı’sı ve Bulaşıkçı Dedeler, tekkenin mürebbileridir. Aşçı Dede en büyük zabittir. Kazancı Dede de ikinci zabittir.
Ateşbaz Veli Türbesi
Aşçı Dede’nin hizmeti, çilekeşlere nezaret etmektir. Mutfağa gelen can, aşçı dedenin huzurunda ikrar verir, sonra kazancıya teslim edilir. Çile bittikten sonra aşçıbaşı, yalnızca dervişe öğüt verdikten sonra şu gülbangı çeker:
“Vakt-i Şerif hayrola; hayırlar fethola; şerler defola; derviş kardeşimizin hizmetleri mübarek ola. Dem-i Hazret-i Mevlâna, sırrı Şems-i Tebrizî Kerem-i İmâm Ali, Hû diyelim, Hû..”
Aşçı Dede’den başka, mutfakta on sekiz görevli daha vardır. Bu da, mutfak hizmetine ne kadar önem verildiğini gösterir. Kazancı Dede’den ayakçıya kadar, herkesin ayrı bir görevi vardır.
Mutfak müştemilâtından bulunan Meydan-ı Şerifte’ki beyaz postun adı, Ateşbâz-ı Veli Makamı’dır. Bunun yanında ve üst taraftaki kırmızı post da, “Sultan Veled” makamıdır.
Ateşbâz-ı Veli ile ilgili pekçok menkıbe anlatılır. Bunlardan birisi şöyledir:
Birgün, dergâhın mutfağında yemek pişirmek için odun kalmamıştır. Dergâhın aşçısı olan Ateşbâz-ı Veli, durumu Hazret-i Mevlâna’ya bildirince, Hazret-i Mevlâna lâtife yollu:
“- Odun kalmadıysa, ayaklarını kazanın altına sok da yemeği onunla pişir!” der.
Ateşbaz için şaka da olsa emir, emirdir. Mutfağa gider, ayaklarını kazanın altına sokar ve parmak uçlarından çıkan ateşle yemeği pişirir. Büyükler arasında açık keramet izhârı hoş karşılanmadığından;
Hazreti Mevlâna, bu duruma muttali olunca, hoşnutsuzluğunu:
“- Hay ateşbaz hay!” diyerek ortaya koyar.
Ateşbâz-ı Veli’nin türbesi, Havzan semtinin üst tarafında, Yeni Meram yolu üzerinde, eski Sigorta Hastahanesi’nin güneydoğusunda bulunmaktadır. Türbe klasik Selçuklu kümbetleri tipindedir. Kesme taştan, sekiz köşeli gövdesi üzerine, tuğla ile örülmüş; sekizgen pramid külahı oturur.
Türbenin kıblesinde küçük pencere üzerindeki kitabesi şöyledir:
“ Bu kabir, kutlu şehit rahmetli İzzeddin oğlu, milletin ve dinin güneşi Yusuf Ateşbaz’in kabridir. 684 yılı Recep ayının ortasında Allah’ın rahmetine kavuştu. Allah yarlığasın.”
Arteşbaz Veli Türbesi içinden bir görüntü
Bugün, içi dışı ve çevresi itibariyle Konya’da en temiz ve bakımlı türbe, Ateşbâz-ı Veli Türbesi’dir. Türbenin yanında bulunan ve türbedarın ikamet ettiği ev, Vilâyet ve Emniyet Müdürlüğünün katkılarıyla yıkılarak yeniden yapılmıştır.
Diğer türbelerin de bu hâle getirilmesi en büyük dileğimizdir
Konya Ateşbazı Veli Türbesi içeriği, 13 Nisan 2021 tarihinde Bikonya.com sitesinin Keşfet bölümüne eklenmiştir.